ENFLASYON MUHASEBESİ BİR YIL OLMALI… «

9 Temmuz 2025 - 03:20

ENFLASYON MUHASEBESİ BİR YIL OLMALI…

ENFLASYON MUHASEBESİ BİR YIL OLMALI…
Son Güncelleme :

14 Ağustos 2024 - 15:16

28 views

 

Değerli üstadlarım, kıymetli meslektaşları ve bu mesleğe yeni atılmış olan gençlerimiz 500 TL. bilanço defteri tutan kişicikler onlara inanın ne meslektaş diyebiliyorum ne üstad. Ama üstadlarımız sosyal medya mecralarından onlar için güzel lakaplarını söylediler.

Bıçak kemiğe gerçekten dayandı. Bizler yeni nesil olarak, bu mesleğe yeni atılmış kişiler olarak artık bazı şeylere dur demenin vakti geldi geçiyor bile.

Her zaman haklının ve haklı olanın yanında oldum. Olmaya da devam edeceğim. Enflasyon muhasebesi bir yıl olmalı

Lütfen yapmayın. TÜRMOB saygı değer bir kurumdur. Ama onu yöneten kişilere bir iki çift lafım olacak. Sizler insanlara dalgamı geçiyorsunuz. Enflasyon muhasebesi sistemini LUCA muhasebe programında bütün alt yapı ayarlanmış, güncellemeler yapılmış siz insanları mitinge davet ediyorsunuz. Ben o mitinge hayatta gitmem. Bu aklımızla dalga geçmek gibi bir şey. Bu miting geç kalındı. Her zaman ki olduğu gibi. Kendinize gelin

TÜRMOB da istifa diye yazılar yazmayın sayın üstadlarım. Bu adamlar Türkiye genelinde 8.000 oy ile iktidar olmuş kişiler diğer 38.000 kişi nerede? Oturun suçu birazcık olsa lütfen kendiniz de arayın.

Odalara gelince. Bu olayda sadece TÜRMOB sadece bürokratların suçu yok ki odalarında var. Oda arkamızda durmuyor. Miting yaptı olay bitti. Peki isteklerimiz gerçekleşti mi? Hayır. Çünkü onların dertleri başka. Ben bu mesleğe atıldığımdan beri hep mücadele içinde oldum ve mücadele için de olmaya devam edeceğim. Yeni atanmış kişilere bu kadar acı çektirmenize acı vermeyeceğim.

Topyekûn herkesin istifa etmesi lazım. Hükümetten tuttun, TÜRMOB odalara kadar. Bazı odalar hariç onlar eylemlerini çok güzel yaptı. Oda seçimlerim de TÜRMOB seçimlerimde gidin haklarınızı koruyun.

Bu 33 yıllık iktidarda neler yapıldı? Facebook yazı yazıyorum 500 TL. bilanço defteri tutan kişicikler var diyorum adamlar şaşkın emojesi kullanıyor. Yapmayın üstadlar neyin şaşkınlığını yaşıyorsunuz sizler. Benden daha deneyimli daha kıdemli üstadlarımsınız. Ve inanın herkes her şeyin farkında. Odalar da disiplin yok, denetim yok, yönetim hiç yok.

Gidin odaya şikayet edin diyorlar nasıl edeyim. Adamlar her tarafı parsellenmiş durumda.

Geleceğimiz tehlike altında. Oda yönetimde çalışan kişilerin sicilleri temiz olmadığı için o adamlar başlarını öne eğiyorlar ve elleri kolları bağlı sadece o koltukta oturuyorlar.

Olay sadece koltuk değil, olay sadece seçim değil, olay bizim geleceğimiz. Her şeyi oldu bittiye getirmeyin ne olur

Bu tarz kişilerle her zaman uğraşacağım ve uğraşmaya da devam edeceğim. Ha bu arada o 500 TL. bilanço defteri tutan kişicikler acaba enflasyon muhasebesi için %40 muhasebe ücretini isteyebilecek mi?

Bakın ben bir taraftan da iyi olacağını da düşünüyorum. 5 parmağı bile geçmeyen onurlu, dürüst mali müşavirlerimiz bu piyasa da var. Onlar biraz zorlanacak ama bu tarz kişicikler de piyasadan silinmiş olacak.

Biz gençlerini sesini duyalım duyuralım. Ben yaptıklarımdan ve yapacaklarımın her zaman arkasında olacağım ve asla geri dönmeyeceğim. Ve dosyalarında peşindeyim.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

BENZER HABERLER

“50 Lira’nın Hesabı” – Bir Neslin Matematikle İmtihanı   Yazan: gazete35’in sesiyle  Marketin raflarında fiyat etiketlerine göz gezdiren genç bir kız… Kasaya yöneliyor, elinde birkaç parça ürün. Tutar 50 TL. Cebinden bir 100’lük çıkarıyor. Kasiyer, “Bozuk yok,” diyor. Genç kız tereddütsüz ikinci bir 50 TL çıkarıp veriyor. Kasiyer de 100 TL’yi iade ediyor. Ve soru geliyor: “Tamam mı?”    Bu bir alışveriş değil yalnızca. Bu bir çağın röntgeni.  Yanıt daha da çarpıcı: “Siz öyle diyorsanız doğrudur.”  Burada duralım. Bu iki cümle, yalnızca bir matematik problemi değil. Bu, bir özgüven sorgusu. Bu, eğitim sistemimizin aritmetiğini yitirmesinin kanıtı. Ve evet, bu, “Kim Milyoner Olmak İster?” tarzında bir şaşkınlık anı.  ❖  Bugünün gençliğine eleştiri kolay. “Z kuşağı matematik bilmiyor,” demek hızlı bir yargı. Ama esas soru şu: Bu gençler bu hale nasıl geldi? Onlara sadece formül ezberleten, işlem pratiğini tablet oyunlarına kaptıran, okuduğunu anlamaktan çok test çözmeye zorlayan bir sistemin ürettikleri değil mi onlar?  Atatürk’ün ifadesiyle “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” gençlik hayali, ne ara “doğruyu başkasından duymayı bekleyen” bir güven bunalımına evrildi?  ❖  Matematik dört işlemden ibaret değil. Matematik, düşünmenin kurgusudur. Akıl yürütmenin temeli, mantığın simetriğidir. 100’den 50 çıkınca kalan 50’dir elbette, ama biz bu hesabı yalnız parayla değil; akılla, sistemle, tutumla da yaparız.  Bir nesil, “Tamam mı?” sorusunu kendi zekâsına değil de başkasının otoritesine bırakıyorsa, bu sadece matematik kaybı değil; bu, özgüven erozyonudur.  ❖  Atatürk yaşasaydı, belki Nutuk’un bir bölümünü şöyle yazardı:   “Ey Türk gençliği! Bilim ve mantık yolundan ayrılma. Hesap bilenin değil, düşünebilenin yoludur.”    Şimdi soralım kendimize: Biz gençliğe denklem çözdürmeye mi çalışıyoruz, yoksa onlara yaşamın formülünü vermeye mi?
“50 Lira’nın Hesabı” – Bir Neslin Matematikle İmtihanı Yazan: gazete35’in sesiyle Marketin raflarında fiyat etiketlerine göz gezdiren genç bir kız… Kasaya yöneliyor, elinde birkaç parça ürün. Tutar 50 TL. Cebinden bir 100’lük çıkarıyor. Kasiyer, “Bozuk yok,” diyor. Genç kız tereddütsüz ikinci bir 50 TL çıkarıp veriyor. Kasiyer de 100 TL’yi iade ediyor. Ve soru geliyor: “Tamam mı?” Bu bir alışveriş değil yalnızca. Bu bir çağın röntgeni. Yanıt daha da çarpıcı: “Siz öyle diyorsanız doğrudur.” Burada duralım. Bu iki cümle, yalnızca bir matematik problemi değil. Bu, bir özgüven sorgusu. Bu, eğitim sistemimizin aritmetiğini yitirmesinin kanıtı. Ve evet, bu, “Kim Milyoner Olmak İster?” tarzında bir şaşkınlık anı. ❖ Bugünün gençliğine eleştiri kolay. “Z kuşağı matematik bilmiyor,” demek hızlı bir yargı. Ama esas soru şu: Bu gençler bu hale nasıl geldi? Onlara sadece formül ezberleten, işlem pratiğini tablet oyunlarına kaptıran, okuduğunu anlamaktan çok test çözmeye zorlayan bir sistemin ürettikleri değil mi onlar? Atatürk’ün ifadesiyle “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” gençlik hayali, ne ara “doğruyu başkasından duymayı bekleyen” bir güven bunalımına evrildi? ❖ Matematik dört işlemden ibaret değil. Matematik, düşünmenin kurgusudur. Akıl yürütmenin temeli, mantığın simetriğidir. 100’den 50 çıkınca kalan 50’dir elbette, ama biz bu hesabı yalnız parayla değil; akılla, sistemle, tutumla da yaparız. Bir nesil, “Tamam mı?” sorusunu kendi zekâsına değil de başkasının otoritesine bırakıyorsa, bu sadece matematik kaybı değil; bu, özgüven erozyonudur. ❖ Atatürk yaşasaydı, belki Nutuk’un bir bölümünü şöyle yazardı: “Ey Türk gençliği! Bilim ve mantık yolundan ayrılma. Hesap bilenin değil, düşünebilenin yoludur.” Şimdi soralım kendimize: Biz gençliğe denklem çözdürmeye mi çalışıyoruz, yoksa onlara yaşamın formülünü vermeye mi?