DİNMEYEN ACIM, BİTMEYEN GÖZYAŞIM «

9 Temmuz 2025 - 03:00

DİNMEYEN ACIM, BİTMEYEN GÖZYAŞIM

DİNMEYEN ACIM, BİTMEYEN GÖZYAŞIM
Son Güncelleme :

20 Nisan 2024 - 13:20

19 views

EVLADIMI KAYBETTİM
Sevgili okuyucularım, uzun süredir bilgisayarın başına oturamıyorum, elim ayağım tutmuyor bugün bir
cesaret ile sizler ile duygularımı paylaşmak istiyorum.
29 Aralık günü sabah işine gitmek üzere çıkan oğlum arabasını iş yerinin yakınına park edip indiğinde
ters yönden gelen bir motorun manganda sürücüsü tarafından hayatını kayıp etti. Yavrumun kaza
anını izlediğim Mobese kameraları görüntüleri gözümün önünden gitmiyor rüyalarıma giriyor. Tersten
geldiği için görmediğinden arkasından kendini koruyamadan yere kafa üstü düştü beyin kanaması ile
vefat etti. Allah’ım böyle bir acıyı hiçbir anneye hiçbir kimseye göstermesin. İçim yanıyor damarımdan
tüm kanlar çekiliyor, duyduğum anda tüm vücudumun kemiklerinin bir anda kırıldığını sandım.
Morgda gördükten sonra bayılmışım gözümü açtığımda başımda 4-5 Doktor, kolumda serum kalp
elektro çekim aletleri vs.
Yavrum her şeye çok erken başlamıştı.5 yaşında ilkokula başladı,15 yaşında Liseyi bitirdi,21 yaşında
Üniversiteyi bitirip işe başladı Yüksel Proje gibi büyük bir firmada 18 yıl TOKİ evlerinin Tüm Türkiye’de
teslimlerini yaptı. İnşaatların her alanında her Projede büyük başarı ile çalıştı çok sevildi. Alanya’da
Belçikalılara yapılan Villaların Projelerinde de imzaları oldu. Hep beyefendi ağır başlı vakar adam gibi
adam başarılı çalışkan iş adamı kuzum benim ilk göz ağrım bana 18 yaşımda anneliği tattırdı, onunla
birlikte iki üniversite bitirdik. Benim evladım arkadaşım sırdaşımdı. Nikahını Çankaya Belediye
Başkanı Alper Taşdelen kıymıştı çok seçkin davetliler eşliğinde 5 Nikah Şahidi ile Milletvekili,
Müsteşar, Profesör Beyin Cerrahi, Genel Müdürü, Yeğenim İş adamı şahitliğinde nasıl Havuz başı
düğünü güzel olduysa Cenazesinde de 1000 e yakın uğurlayanı 7 Mevlüt’ü Evde 100 e yakın yemekli
Mevlütleri hepsi oğluma yakışır şekilde iki cami hocasının mikrofonlu okumalarıyla feyizli oldu Ahh ah
ben nasıl dayanacağım bilmiyorum.
Kuzuma bedelli askerlik yaptırdım 2011 yılında 31.000 bin idi o günkü dolar 65.00 TL şimdinin 476.000
TL değeri Canıma feda olsun. Ben o günkü şartlarda ortalık karışık evladıma bir şey olur dayanamam
her gün bir sürü şehit haberleri var dedim ama bir Maganda canımı benden aldı. Azrail’i oldu.
Yavrum çok mutlu olamadı en büyük arzusu babalığı tadamadı Rabbime şükürler olsun geride babasız
çocuk kalacaktı, sevinmek gerek olmadığına. Engelli abisi olan gelinin genlerinden belki sakat olacaktı.
İyi ki olmamış diyorum artık.
Oğlum dünyaya Misyon olarak gelmiş görevlerini yaptı çevresine hep iyilikler dağıttı , Acı bir şekilde
veda ederek gitti. Yaşasa felç kalabilirdi dendi dağılan kafa tasının yarısı alındı, göz arkasına giren kafa
tası kemikleri gözünü de yok etmiş.
Kabullenmekten başka çarem yok biliyorum ama dayanmam çok zor.
Subay Babam ben 2 yaşında iken Kanserden vefat etmiş hiç hatırlamıyorum. Abim de aynı oğlum gibi
41 yaşında kanserden vefat etti o 30 Kasım, oğlum 30 Aralık aynı yaşlar. Anneciğim vefat etti,
anneanne ,babaanne ben doğmadan ebediyete intikal etmişler, teyze, hala, dayı, hep vefatları
yaşadım ama o acılar elini ateşe değmiş gibi, evlat vefatı ise elin kopmuş gibi sıramı çaldı benim.
Nurlarda uyusun yavrum.
Bir köşede oturur derinlere dalar düşünürüm oğlumun bebekliğini gençliğini
Bazen dışa vurmadan göz yaşlarım içeri içeri akar kimse görmeden
Kimse anlayamaz çektiğim acıyı halimi
Hayata küssem muhabbeti kessem diğer evlatlarım var

Sonra derim ki aman aman onların hâlide drama duman
Oldum bir kere Felek kurbanı savrulmuşum yerden yere
Acılar sarmış etrafımı yanar yanar yanarım
İsyan etsemde bağırsamda mecalim yok
Kabullenmekten başka çarem yok.
UMUT um kavuşacağız elbet kadersiz evladım.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

BENZER HABERLER

“50 Lira’nın Hesabı” – Bir Neslin Matematikle İmtihanı   Yazan: gazete35’in sesiyle  Marketin raflarında fiyat etiketlerine göz gezdiren genç bir kız… Kasaya yöneliyor, elinde birkaç parça ürün. Tutar 50 TL. Cebinden bir 100’lük çıkarıyor. Kasiyer, “Bozuk yok,” diyor. Genç kız tereddütsüz ikinci bir 50 TL çıkarıp veriyor. Kasiyer de 100 TL’yi iade ediyor. Ve soru geliyor: “Tamam mı?”    Bu bir alışveriş değil yalnızca. Bu bir çağın röntgeni.  Yanıt daha da çarpıcı: “Siz öyle diyorsanız doğrudur.”  Burada duralım. Bu iki cümle, yalnızca bir matematik problemi değil. Bu, bir özgüven sorgusu. Bu, eğitim sistemimizin aritmetiğini yitirmesinin kanıtı. Ve evet, bu, “Kim Milyoner Olmak İster?” tarzında bir şaşkınlık anı.  ❖  Bugünün gençliğine eleştiri kolay. “Z kuşağı matematik bilmiyor,” demek hızlı bir yargı. Ama esas soru şu: Bu gençler bu hale nasıl geldi? Onlara sadece formül ezberleten, işlem pratiğini tablet oyunlarına kaptıran, okuduğunu anlamaktan çok test çözmeye zorlayan bir sistemin ürettikleri değil mi onlar?  Atatürk’ün ifadesiyle “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” gençlik hayali, ne ara “doğruyu başkasından duymayı bekleyen” bir güven bunalımına evrildi?  ❖  Matematik dört işlemden ibaret değil. Matematik, düşünmenin kurgusudur. Akıl yürütmenin temeli, mantığın simetriğidir. 100’den 50 çıkınca kalan 50’dir elbette, ama biz bu hesabı yalnız parayla değil; akılla, sistemle, tutumla da yaparız.  Bir nesil, “Tamam mı?” sorusunu kendi zekâsına değil de başkasının otoritesine bırakıyorsa, bu sadece matematik kaybı değil; bu, özgüven erozyonudur.  ❖  Atatürk yaşasaydı, belki Nutuk’un bir bölümünü şöyle yazardı:   “Ey Türk gençliği! Bilim ve mantık yolundan ayrılma. Hesap bilenin değil, düşünebilenin yoludur.”    Şimdi soralım kendimize: Biz gençliğe denklem çözdürmeye mi çalışıyoruz, yoksa onlara yaşamın formülünü vermeye mi?
“50 Lira’nın Hesabı” – Bir Neslin Matematikle İmtihanı Yazan: gazete35’in sesiyle Marketin raflarında fiyat etiketlerine göz gezdiren genç bir kız… Kasaya yöneliyor, elinde birkaç parça ürün. Tutar 50 TL. Cebinden bir 100’lük çıkarıyor. Kasiyer, “Bozuk yok,” diyor. Genç kız tereddütsüz ikinci bir 50 TL çıkarıp veriyor. Kasiyer de 100 TL’yi iade ediyor. Ve soru geliyor: “Tamam mı?” Bu bir alışveriş değil yalnızca. Bu bir çağın röntgeni. Yanıt daha da çarpıcı: “Siz öyle diyorsanız doğrudur.” Burada duralım. Bu iki cümle, yalnızca bir matematik problemi değil. Bu, bir özgüven sorgusu. Bu, eğitim sistemimizin aritmetiğini yitirmesinin kanıtı. Ve evet, bu, “Kim Milyoner Olmak İster?” tarzında bir şaşkınlık anı. ❖ Bugünün gençliğine eleştiri kolay. “Z kuşağı matematik bilmiyor,” demek hızlı bir yargı. Ama esas soru şu: Bu gençler bu hale nasıl geldi? Onlara sadece formül ezberleten, işlem pratiğini tablet oyunlarına kaptıran, okuduğunu anlamaktan çok test çözmeye zorlayan bir sistemin ürettikleri değil mi onlar? Atatürk’ün ifadesiyle “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” gençlik hayali, ne ara “doğruyu başkasından duymayı bekleyen” bir güven bunalımına evrildi? ❖ Matematik dört işlemden ibaret değil. Matematik, düşünmenin kurgusudur. Akıl yürütmenin temeli, mantığın simetriğidir. 100’den 50 çıkınca kalan 50’dir elbette, ama biz bu hesabı yalnız parayla değil; akılla, sistemle, tutumla da yaparız. Bir nesil, “Tamam mı?” sorusunu kendi zekâsına değil de başkasının otoritesine bırakıyorsa, bu sadece matematik kaybı değil; bu, özgüven erozyonudur. ❖ Atatürk yaşasaydı, belki Nutuk’un bir bölümünü şöyle yazardı: “Ey Türk gençliği! Bilim ve mantık yolundan ayrılma. Hesap bilenin değil, düşünebilenin yoludur.” Şimdi soralım kendimize: Biz gençliğe denklem çözdürmeye mi çalışıyoruz, yoksa onlara yaşamın formülünü vermeye mi?