
Birileri var.
Aynı rozet, aynı marş, aynı salonlarda oturuyorlar. Ama gözleri başka yerde.
CHP’liler mi? Elbette. Ama hangi CHP?
Son günlerde bazı toplantılar yapılıyor. Davetiyeler özel. Katılımcılar seçkin. Konuşulanlar ise kamuoyuna değil, kulislere sızıyor.
Kimi “yenilik” diyor, kimi “dönüşüm.” Ama işin özü şu: Aynı binada iki ayrı kat var artık. Üst katta genel merkez, alt katta alternatif merkez.
Birileri “partiyi yeniden halkla buluşturacağız” diyor. Güzel söz. Ama halkın haberi yok bu buluşmadan.
Birileri “sola dönüyoruz” diyor. Ama döndükleri yer, kendi çevreleri.
Birileri “CHP’yi CHP yapacağız” diyor. Sanki bugüne kadar başka bir partideymişiz gibi.
İsim vermeye gerek yok. Zaten herkes biliyor kim olduklarını.
Kimi eski kurmay, kimi genç yıldız. Kimi küskün, kimi hırslı.
Ama ortak noktaları şu: Hepsi aynı gemide, ama farklı rotaya bakıyor.
Genel merkez sessiz. Belki de sessizliğin gücüne inanıyor.
Ama bu sessizlik, fırtına öncesi mi, yoksa göz göre göre gelen bir ayrışmanın habercisi mi?
CHP içinde CHP kurmak kolay değil.
Ama CHP’yi içeriden dönüştürmek isteyenler, dışarıdan gelen eleştirilerden daha tehlikeli olabilir.
Çünkü bu kez düşman dışarıda değil, tam karşı koltukta oturuyor.
Gölge uzun, ışık az.
Ama herkesin gölgesi bir gün büyür.
Ve o zaman, kim gerçekten CHP’li, kim sadece CHP’li gibi davranıyor, ortaya çıkar.